Özet:
Betonarme yapılar, çelik ve betonun uyumlu birleşimi sayesinde dayanıklılık ve ekonomik avantajlar sunarak modern inşaat sektöründe önemli bir yere sahiptir. Ancak, çelik donatıların korozyonu, bu yapıların uzun ömürlülüğünü tehdit eden en önemli sorunlardan biridir. Korozyon, metalik malzemelerin geri döndürülemez şekilde bozulmasına neden olarak yalnızca binaların, köprülerin ve altyapıların yapısal bütünlüğünü etkilemekle kalmaz, aynı zamanda insan güvenliği ve yaşamı için de ciddi riskler oluşturur. Betonun yüksek alkalinitesi sayesinde çelik yüzeyinde koruyucu bir pasif oksit tabakası oluşsa da çevresel etkiler, özellikle düşük pH ve klor iyonları, bu tabakayı bozarak korozyon süreçlerini hızlandırabilmektedir. Bu noktada, korozyon inhibitörleri, korozif bir ortama maruz kalan metalin korozyonunu azaltmak veya önlemek için kullanılan etkili maddelerdir. Korozyon inhibitörlerinin etkinliği; betonun kimyasal yapısı, gözenekliliği, su/çimento oranı ve dinamik ya da statik yük etkisi gibi faktörlere bağlıdır. Korozyonun önlenmesi için geliştirilen organik ve inorganik inhibitörler, betonarme yapılarda etkin koruma sağlama noktasında umut vaat etmektedir. İnorganik inhibitörler, nitritler, fosfatlar ve silikatlar gibi bileşiklerle donatının pasifleşmesini artırırken, organik inhibitörler, amin ve imidazolin türevleri gibi maddelerle yüzeyde koruyucu bir film oluşturarak korozyon hızını azaltmak için kullanılmaktadır. Son zamanlarda çevre dostu bitkisel kökenli inhibitörlerle ilgili hem sürdürülebilirlik hem de maliyet etkinliği açısından dikkat çekici sayıda bilimsel çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmada, betonarme yapılardaki en önemli sorunlardan biri olan donatı korozyonunun çözümüne yönelik olarak, geliştirilen korozyon inhibitörlerinin çalışma prensibi, uygulama yöntemleri ve özellikle mikrobiyal korozyon etkisiyle gözlemlenen korozyonun önlenmesine dair sunulan inovatif yaklaşımlar ve gelecekteki yönelimler donatı korozyonu ile ilgilenen araştırmacılar, mühendisler ve uygulayıcılar için derlenmiştir.